1 Ekim 2023 tarihinde Marmara Bölgesi'ni sarsan büyük bir deprem, İstanbul ve çevresindeki illerde çok sayıda vatandaşın korku dolu anlar yaşamasına neden oldu. Depremin merkez üssü, Düzce'nin Gölcük ilçesine yakın bir noktada bulunuyordu. Türkiye'nin en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul başta olmak üzere, Sakarya, Kocaeli ve Uşak gibi illerde de hissedilen bu sarsıntı, pek çok insanın uykusundan uyanmasına ve sokaklara dökülmesine yol açtı. Yetkililer, depremin büyüklüğü ve derinliği hakkında ilk açıklamalarını yaparken, halkın güvenliği açısından uyarılar peş peşe geldi.
Depremin şiddeti, Kandilli Rasathanesi tarafından 5.1 olarak ölçüldü. Merkez üssü olarak belirlenen Gölcük, Düzce'nin yanı sıra çevre illerde de önemli bir etkisi oldu. Depremin derinliği ise 10 kilometre olarak kaydedildi. Bu durum, sarsıntının daha geniş bir alanda hissedilmesine neden oldu. İstanbul'da yaşayan birçok kişi, büyük bir gürültüyle birlikte sarsıntıyı hissetti ve kısa süreli bir panik yaşadı. Ülkemizin deprem kuşağında yer aldığı göz önüne alındığında, bu tür sarsıntılar her zaman bir risk oluşturuyor. Ancak, bu seferki depremin, özellikle büyük şehirlerde yarattığı etki göz önüne alındığında, yetkililerin hazırlıkları ve önlemleri yeniden gözden geçirmesi gerektiği düşünülüyor.
Depremin hemen ardından, çevre illerdeki sivil savunma ekipleri ve AFAD; arama-kurtarma çalışmaları, hasar tespit raporları ve olası bir acil durum yönetimi için harekete geçti. İlk belirlemelere göre, sarsıntı sırasında can kaybı yaşanmamış görünse de, bazı binalarda hasar meydana geldiği bildirildi. Özellikle eski yapıların deprem güvenliği konusunda sorgulanmasına neden olan bu olay, halkın güvenliğinin yeniden tartışılmasına yol açtı.
Halk arasında, özellikle sosyal medya üzerinden yapılan yorumlar ve paylaşımlar, paniğin yayılmasına sebep oldu. "Artık İstanbul’da yaşamak tehlikeli" diyenler, İstanbul'un mevcut yapı denetimi ve deprem yasaları üzerine sert eleştirilerde bulundular. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, depreme hazırlık adına çalışmalarını yoğunlaştıracağını ve hasar gören yapılarla ilgili gerekli kontrollerin yapılacağını duyurdu. Vatandaşların, riskli binalarını yeniden gözden geçirmeleri ve uzmanlardan yardım istemeleri önerildi.
Deprem anında hazırlıklı olan bazı vatandaşlar, acil durum çantalarının, su ve gıda stoklarının bulunduğunu ifade ederken, bazıları ise bu tür olaylara karşı daha fazla eğitimin ve bilinçlendirmenin şart olduğunu belirtti. Herkesin aklında aynı sorular vardı: "Bir sonraki büyük deprem ne zaman olacak?" ve "Bu sarsıntı, gelecekteki daha büyük bir depremin habercisi mi?" Bu bağlamda uzmanlar, halka mevcut yapıların durumu ve depreme karşı alınabilecek önlemler hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Sonuç olarak, Marmara Bölgesi'ni sarsan bu deprem, yalnızca fiziksel etkileriyle değil, toplum üzerinde yarattığı korku ve belirsizlikle de hatırlanacak. Yetkililerin acil durum planlarının tekrar gözden geçirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi yolundaki çabaları, gelecekteki depremlerin etkilerini en aza indirmek için hayati önem taşıyor. Depremin getirdiği paniği ve endişeyi bir tarafa bırakacak olursak, İstanbul ve çevre illerindeki vatandaşların, bu tür durumlarda nasıl davranacaklarını öğrenmeleri, toplumsal dayanışmanın güçlenmesi adına büyük bir fırsat olacaktır.