Ülkemizin dört bir yanında yankılanan bir cinayet vakası, toplumu derin bir üzüntüye ve şok etkisi yaratmaya sürdürüyor. Eşi tarafından kızıyla birlikte katledilen bir kadın, daha önce çevresine "Sonum iyi olmayacak" diyerek güçlü bir uyarıda bulunmuştu. Bu olay, sadece bir cinayet değil, aynı zamanda kadına yönelik şiddetin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Bu trajik hikaye, birçok kadın için de ufacık bir kıvılcım teşkil ediyor; hayatlarını korumak için hangi adımları atabileceklerine dair düşüncelere yönlendiriyor.
Olayın detayları, kurbanın ailesi ve komşuları tarafından tüm gerçekliğiyle dile getirildi. 34 yaşındaki mama kadının adıyla bilinen Özlem, eşi Levent ile olan evliliği sırasında sık sık şiddete maruz kalmıştı. Akıllara durgunluk veren cinayet, yerel bir mahallede yaşandı. Özlem, 8 yaşındaki kızı Melis ile birlikte evlerinde bulunduğu bir günde, Levent tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Olayın hemen ardından, komşular ve tanıklar, Özlem'in yaşadığı şiddeti ve aile içindeki gerginliği dile getirerek mahallenin ne kadar güvensiz bir ortam haline geldiğine vurgu yaptılar.
Özlem'in arkadaşları, onun hakkındaki endişelerini aktardıklarında, çoğu kişi bu durumu göz ardı etti ve kadının sesi, adeta boğulmuştu. Özlem, eşi tarafından sürekli tehdit edilen bir kadın olarak tanınıyordu ve çevresindeki kişiler tarafından iyiliği düşünülerek eşiyle olan ilişkisini onaramayacağını düşündüklerinde, onun her seferinde "Sonum iyi olmayacak" şeklindeki endişeleri kulak ardı edildi. Ancak ne yazık ki, bu önceden belirtilen kaygılar, cinayetle sonuçlanan bir gerçeğe dönüşmüştü.
Bu olay, şiddete uğrayan kadınların yaşadığı korkunç durumu gözler önüne serdiği gibi, kadına yönelik toplumsal cinsiyet eşitsizliğine de dikkat çekiyor. Özlem'in hayatı, sadece kendi kızı ile değil, aynı zamanda tüm toplumu derinden etkilemiş bir trajedi olarak kayıtlara geçti. Türkiye'de, kadın cinayetleri istatistikleri her sene artış gösterirken, devletin bununla mücadelede ne denli etkili olduğuna dair tartışmalar sürmektedir. Daha önce "Sonum iyi olmayacak" diyen bir kadın bile, eşi tarafından öldürülmekten korunamamış ve mağduriyetinin sadece kendi değil, büyüyen bir neslin de sorunu olduğu gözler önüne serilmiş oldu.
Sonuç olarak, Özlem'in hikayesi sadece bir ailenin trajedisinin ötesinde, toplumsal bir mesele halini aldı. Kadınlar her gün karşılaştıkları riskleri minimize etmek adına neler yapabileceklerini düşünürken, ancak çevrelerinden gelecek destekle bu durumu aşabilecekleri gerçeğiyle yüzleşiyor. Özlem'in acı dolu hikayesi, toplumun bu tür olaylar karşısında daha duyarlı ve ilgili olmasını, şiddete karşı mücadeleyi elden bırakmamaları gerektiğini gösteriyor. Kadına yönelik şiddetle mücadelede, herkesin üzerine düşen bir sorumluluk olduğunun anlaşılması ve kadınların sadece birer haneye ait değil, bu toplumun değerli bireyleri olduklarının hatırlanması gerekiyor.