Son günlerde yaşanan bir olay, görme kaybı yaşayan bireyler için toplumun duyarlılığını sorgulattı. İstanbul'un yoğun caddelerinden birinde, kısıtlı görme yetisini sürdüren bir adam, aniden telefonunu çalarak kaçan bir hırsızın kurbanı oldu. Olay, sadece victim yani mağdur açısından değil, toplumun nasıl bir empati eksikliğiyle baş başa kaldığını gösteriyor. Bu tür bireylerin yaşadığı zorluklar, sadece fiziksel engellerle sınırlı değil. Günlük hayatta karşılaştıkları riskler, toplumun genelindeki duyarsızlık nedeniyle artarak devam ediyor.
Görme kaybı olan adam, günlük rutinini sürdürmek için gittiği alışveriş merkezinin önünde akşam saatlerinde sosyal medyada arkadaşlarıyla iletişim kuruyordu. Bu sırada, hırsızın hızla yanına yaklaştığını fark edemedi. O an için hayatının en tehlikeli anlarından biri yaşanıyordu. Hırsız, aniden adamın elindeki telefonu kaparak koşmaya başladı. Gözleri görmediği için hırsızın kim olduğunu ya da hangi yöne gittiğini anlayamadı. Çevredekilerin yardıma koşmasıyla birlikte durum hemen fark edildi fakat hırsız çoktan kayıplara karışmıştı.
Bu olay, gözlerimizi açmamız gereken bir tabloyu gözler önüne serdi. Görme engelli bireyler, günlük hayatlarında zaten birçok zorlukla karşılaşıyorlar. Toplum olarak onların yaşadığı sorunlara karşı duyarsız kalmamız, onların güvenliğini tehdit ediyor. Kısıtlı görme yetisinde olan bireyler, yalnızca fiziksel engeller değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik engellerle de mücadele etmek zorundalar. Bu tür olaylar, hem mağdurlar hem de çevrelerindeki insanlar için derin yaralar açabiliyor.
Bu tür olaylara karşı farkındalık yaratmak, toplumun genelinde bir değişim sürecini başlatabilir. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, görme kaybı yaşayan bireylerin toplumda daha güvende hissetmesini sağlamak adına önemli bir rol oynayabilir. Hırsızlıkların önlenmesi, sadece güvenlik güçlerinin tedbirleriyle sınırlı kalmamalıdır. Her birey, bu konuda üzerlerine düşeni yaparak, toplumsal bir sorumluluk üstlenmelidir.
Hükümetin engellilere yönelik daha fazla önlem alması ve toplumsal bilinci artıracak projeler geliştirmesi şart. Bu tür olayların önüne geçebilmek için toplumun her katmanında bir hassasiyet oluşturmak, bireylerin güvenliğini artıracaktır. Görme kaybı olan insanların yaşam alanlarının güvenli hale getirilmesi ve toplumda yer edinmeleri için hepimizin sorumluluğu bulunmaktadır.
Tüm bunların yanı sıra, toplumsal duyarlılığın artırılması için her bireyin başına gelebilecek bir durum olarak bu olayın ele alınması önemlidir. Sonuç olarak, daha güvenli bir çevre ve daha empatik bir toplum yaratmak için birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Kısaca, görme kaybı olan bireylerin hak ettikleri saygı ve güvenlik, sadece adaletin sağlanması ile değil, aynı zamanda toplumun genelinin bu meseleye gösterdiği duyarlılıkla mümkün olacaktır.
Son olarak, bu olay sadece bir telefon hırsızlığı değil; aynı zamanda görme kaybı olan bireylerin yaşamlarının ne kadar zorlu ve tehditlerin ne kadar büyük olduğunu da gözler önüne seriyor. Empati ile hareket ederek, toplumun bu tür olumsuzluklara karşı daha dikkatli olması ve yardımsever bir ortam oluşturması gerekmektedir.